TÜRKİYE'DE LGBTI FİLMLER
Benim Çocuğum
yönetmenliğini Can Candan'ın
yaptığı aile ve belgesel türündeki filmdir. Türkiye'deki LİSTAG
eşcinsel dayanışma örgütünün 5 ailesinin katılımıyla[3]
hayata geçirilen belgesel projesinde lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender
çocuklara anne ile babalarının gözünden bakılmasının hikayesi anlatılmıştır.
Filmde ağırlıklı olarak homofobinin ve transfobinin
çocuklarına olan etkisi, LGBT olarak yaşamanın zorluğu ve çocuklarının[4]
cinsel
kimlik ile yönelimini tüm zorluklara karşı kabul eden ailelerinin
dilinden Türkiye'de
LGBT olmak anlatılmaktadır.[4]
3. Filmamed Belgesel Film Festivali'nde "Jüri Özel Ödülü" alan film
birçok ülkenin film festivallerinde gösterilmiştir.
Kaynakça
3. ^ "Benim
Çocuğum Fragman İzle 07 Haziran Sinemalarda". Hürriyet. 6 Haziran 2013.
Erişim tarihi: 21 Haziran 2013.
6. ^ Uluslararası
Bağımsız Filmler Festivali Samsun da Yayın: 21 Şubat 2013, Erişim tarihi:
21 Haziran 2013 AtakumunSesi.com
KAŞİF NOTU:
belgeseli izlerken boğazıma bir düğüm takıldı. biz buyuz diye anne babalarımıza diretirken kendileri de nasıl bir üzüntü şaşkınlık hatta yıkım içindeymişler... görmezden geldikleri kendi gerçeklerini her gün inkar etme sancısı... güzeldi. dr tavsiyesidir bu film. birebir bana söylenmiştir.
Trans X
Yönetmen:
|
|
Oyuncular:
|
|
Tür
|
|
Ülke
|
Türkiye’nin büyük kentlerinde yaşayan ama görünmeyen
bireyler olan trans’ların hayatlarından bir kesit sunan belgesel film,
İstanbullu trans kadın Ebru K.’nın yaşanan şiddete karşı olan mücadelesini
beyazperdeye taşıyor. 25 senedir insan haklarının ve özelde LGBTIQ bireylerin
haklarının savunucularından biri olan Ebru, yapımın yönetmeni olan Maria
Binder’ın annesiyle tanışıyor ve bu iki insan trans bireyler için bir huzurevi
açmaya karar veriyor. Film boyunca İstanbul’daki kentsel dönüşüm ve Gezi
Direniş’ine dair görüntüler aktivistlerin dayanışmasını pekiştiriyor.
Senaristliğini ve yönetmenliğini Maria Binde’ın üstlendiği film “Gayet kişisel
bir belgesel olarak” nitelendirilen Almanya-Türkiye ortak yapımı bir
proje.
Voltrans
Trans erkek; anatomik bedeni “kadın" olarak tanımlanan,
cinsiyet geçiş sürecine girmiş veya girmemiş, girmeyi düşünen veya düşünmeyen,
kendisini erkek olarak beyan eden bireyleri tanımlar.
Voltrans, 2007 yılında üç trans
erkeğin birbirini bulmasıyla oluşan, bir trans erkek inisiyatifidir. Bu belgesel film projesi, trans erkeklerin biraraya geliş, birlikte eyleyiş hikayelerini, trans erkeklik deneyimlerini, toplum içerisinde yaşadıkları sorunları görünür kılma amacıyla ve kendi tarihlerini belgelemek istemeleri üzerine ortaya çıktı. Mart 2012’den bu yana çekimleri süren uzun metraj belgesel filmde, Voltrans içinde birleşen trans aktivistler, içinde yaşadıkları ikili cinsiyet sistemine dayalı transfobik ve heteroseksist toplumda, trans erkek olmanın ne anlama geldiğini, erkeklik ve “trans erkeklik” kalıplarına karşı verdikleri mücadeleyi samimi bir dille anlatıyor.
Belgeselin amacı, aynı zamanda, sabitlenen ve ayrımcı toplumsal cinsiyet politikalarına karşı pratik ve görünür bir karşı duruş sergilemek.
DİKKAT OKULDA TRANS VAR
Okulların açılmasıyla, eğitim sistemiyle ilgili sorunlar, etek boyları, öğrencilerin “kızlı-erkekli” faaliyetleri gündemimize girdi. Bir de hiç konuşulmayanlar var, LGBT bireylerin eğitim sürecinde yaşadıkları gibi...
LGBT aktivisti Barış Sulu, “Dikkat! Okulda Trans Var” belgeseliyle tam da bu noktaya dikkat çekmeye çalışıyor. Belgesel, trans erkeklerle okul hayatlarına yönelik röportajlardan oluşuyor; eğitim sürecinde yaşadıklarını, maruz kaldıkları baskıları birinci ağızdan anlatıyor.
Sulu, “Eğitim sisteminde trans bireylerin yaşadığı sorunların çözümü aslında çok basit. Filmin ismi de bu yüzden önemli. Yani transların varolduğunu, herkes gibi eğitim sürecinden geçtiklerini bilmek, farkında olmak. İkinci olarak da okullardaki cinsellik derslerinde cinsel yönelim, cinsiyet kimliğinin anlatılması, insan haklarına yönelik derslerin müfredata eklenmesi…”
LGBT’lerin okulda karşılaştıkları baskı ve ayrımcılık sadece diğer öğrencilerden değil, öğretmenlerden de kaynaklanıyor. Öğretmenlerin trans öğrencilerin varolduğunu bilmesi, sorunlarını anlaması için ilk iş olarak belgeseli eğitim enstitülerine yollayacaklarını anlatıyor Barış Sulu.
Aslında herkesin okulla ilgili travmaları var. Öğrenciler arasındaki dışlama mekanizmaları; anadilinde eğitim görememek; öğretmenlerin saçımız, başımız, sevgilimiz, ağzımızdaki sakız, gömleğimizin rengi, kızların etek boyu, oğlanların (zaten yeni çıkmaya başlamış) sakalları hakkında tüm öğrencilerin önünde yaptığı küçük düşürücü yorumlar...
Trans bireylerin eğitim süresince yaşadıkları sorunların temeli ise gerek üniformalar gerek müfredatla dayatılan keskin kız öğrenci-erkek öğrenci ayrımına dayanıyor.
Belgeselde konuşan trans erkeklerin hepsi, istisnasız bir şekilde en zorunun külotlu çorap ve etek giymek olduğunu anlatıyor:
"Okul korkutucu bir yerdi. O eteği, o
çorabı giymekle ilgili ciddi sorunlarım vardı."
"Onu giydiğim zaman kız oluyordum,
değişik bir şey oluyordum, belki bir palyaço oluyordum. Komik hissediyordum
kendimi ama bu komikliğin içinde gülebileceğim noktalar yoktu. Düşünün ki bir
çocuk hep o acıyı yaşıyor. Okul insanın aklından çıkmıyor ki..."
Bir de beden eğitimi dersleri var. Etek değil eşofman giyileceği için çok
sevilen ama diğer öğrencilerle aynı soyunma odası paylaşılacağı için en
korkulan ders…“Soyunurken diğer çocukların bedenini görüyor olması çok sıkıntılı bir süreç. Çünkü transeksüalitede çocukluktan itibaren bedenle ilgili bir sıkıntı var. Yanlış bir yerde olduğunu düşünüyorsun” diyor Sulu.
KAŞİF NOTU: aynı sorunları yaşadığımız dostları izlerken hem güldüm hem de vay be dedim yıllarca nasıl yalnızlık çekmişiz ayrı ayrı... ve Allah rahmet eylesin Aligül Arıkan...
kendisiyle tanışma fırsatım olmadı. biz burdayız merak etme diyebiliyorum Ali...
Yorumlar
Yorum Gönder