EKİM GÜNEŞİNDE ANKARA



EKİM 2015 CUMA
Bir sustanon gününden daha selamlar dostlarım. Nasılsınız?
Ben biraz yol yorgunu biraz kulaklarıma kadar ateş bastıran kalbimle mücadeledeyim.
Pazartesi sabahı 10.30 ve aynı otobüs firmasıyla seyahat.  Terminal servisini beklerken yazıhanedeki memur ilk defa çay ikram etti.  Bu yıl yedi defa Ankara’ya gittim. İki gidişim göğüs ameliyatı içindi.
Şimdi nasıl memnun musun düzgün mü her iki göğüs uçları derseniz, soldaki ameliyat sonrası simsiyahtı korkmuştum böyle kalacak diye yaklaşık iki ay kremle iyileşti. sağdaki iyiydi hafif meme ucu düşük duruyordu. Sporla ve zamanla Geçer bekleyelim umudum vardı, çok da farklılık olmadı.
sağdakinin ucu biraz daha büyüktü galiba o sebepten bu durum. Estetik doktoruma göstereyim dedim fakat sekreteri doktorun Salı ve Cuma ameliyat günleri demez mi? Başka zaman artık
psikiyatristimle Salı günü görüşeceğim. Ertesi gün eve döneceğim.
Bu arada meme uçları etrafındaki kıllanma gözle görülüyor. Aşağıya doğru ilerliyor kıllar.
Göbek çevresi bacaklarım ve genital bölgedeki kıl artışı yazdan bu yana aldı başını gidiyor.
Yüzümdeki sakallar da ergen modundan delikanlı moduna geçiş yaptığından hareketle abi sohbete başladı  ve  pazar günkü seçim bahsini açtı. Tv de adayların konuşmalarını izliyordu. O sırada İzmir’den canlı yayın yapılıyordu. Geçen izledim,Yalova adayının konuşması çok gerçekçiydi. Doğruları söylüyordu adam. Bak ben emekliyim hala çalışıyorum. Asgari ücret bile almıyorum. Burasının aidatı var onu da zar zor veriyorum. Hayırlısı olsun ne diyeyim abi.
Şimdi niye gidiyorsun Ankara’ya? Doktorum çağırdı karaciğerimin kontrolü için. Geçmiş olsun.
Otobüs terminalinde her zamankinden daha fazla kalabalık bavullar çuvallar… bavulu ilk ben verdim host, arkaya doğru koydu kırmızıyı. Kaç defa diyorum yapma en son ver şunu. Alırken zor oluyor çuvallar koliler arasından çekip çıkarmak. Neyse uçaktan iyi ama otobüs. Bagaj bandında bir an bavulu iki parça alacağım diye korktum. Perdenin gerisindeki çalışanlar kaya parçası gibi atıyorlar ellerine geçeni. Üstelik o türbülanslar, lunaparkta gondola bindim sandım. Bir boşlukta anında irtifa kaybediyor küçücük uçak.
Bindiğimiz uçak firmasının bir yazısı kaptan pilot der ki:
"Açık havada bile yüksek irtifalardaki rüzgârlardan, sıcak ve soğuk havanın yer değiştirmesinden veya bulutlardan kaynaklanan bir hareketlilik vardır. Bu hareketlilik uçakta sarsıntı ve sallantılar şeklinde hissedilebileceği gibi kısa süreli ani irtifa alışverişi şeklinde de hissedilebilir.
Türbülans esnasında uçaktan muhtelif sesler gelmesi, kanatlarımızın aşağı yukarı esnemesi de normaldir ve uçağın aynı zamanda yeterince esnek olduğunun da kanıtıdır. Yolculuk esnasında kanatlara dikkatli bakacak olursanız esneme hareketini fark edebilirsiniz. Kanatların bu esnek yapısı sayesinde karşılaşılan hafif ve hatta orta şiddetteki türbülanslar probleme sebep olmaz.
Uçuş rotamızda türbülans olabileceği bize uçuş için hazırlık yaparken bildirilir. Bizler de gerekirse uçuş irtifasını veya rotayı değiştirerek tedbir alırız. Uçuşta ise beklenmeyen bir türbülans ile karşılaşılırsa uçağın süratini ve irtifasını değiştiririz.
Çok uçuyorsanız ve uçuşlarda türbülans sizi çok rahatsız ediyorsa check-in sırasında uçağın orta kısımlarında koltuk talep etmenizi tavsiye ederim."
Beyaz otobüsümde tekli koltuk yedi numara,rahat saygılı host ve dikkatli şoför,otobüs iki senedir aynı konforda.
Koyunların yeşilliklere salınmış otlanıyordu yol boyu ve siyah beyaz inekler bir kasabanın çocuk parkını işgal etmişler umarsız çimleri yiyordu.
14 suları kolaylı dinlenme tesisi oh, lokanta mercimek çorbasının tadını evde bulamıyorum ki yıllar oldu bir anne kırmızı mercimek çorbası içmeyeli, süzme seviyorum ben. Hanfendi tembel tabii, ilistirden kim geçirecek de çorbayı yapacak diyor. Eyvallah. El blenderi alırım kendim yaparım ki…
Ağustos’taki öğrenci ve yerli turist kafilesinden eser yoktu tesiste, sessizdi ortam.
Ummadığım bir güneş bir iyimser hava Afyon’da, üzerimde uzun kollu kırmızı gömlek yetti. Sustanon etkisini tabii ki inkar etmiyorum.
Gün batarken AŞTİ… içimdeki ses oğlum dönüş biletini al şimdiden. Bak Perşembe resmi tatil, kalma buralarda. Tekli koltuklu otobüste sadece bir koltuk boştu 18 numara. Yani orta kapı ve cam kenarı.
Alayım dedim,otobüsleri eski ama satın alacak değilim ya. Öyle diyorum da bazen televizyonda iki yemek programı izdivaç olmadı birkaç film izlesek fena mı olur. Müzikleri geçtim zaten yok iki şarkı fi tarihinden ne oldu sonra bitti. Ne çok konuştum affedersiniz.
Üç tam bilet aldım metroyla Kızılay’a ulaşmak için. 15 dk için 3 lira veriyorsun. Saygılar melih bey.
Bavulla markete girdim manavdaki elma ve mandalinaya dayanamayıp. Akşam yemeğinden tv seyrederken meyve yerim. Cips çekirdek cola vs sevmiyorum. Ama bir ayrıntı,meyveyi gün içinde öğünlere dağıtın siz siz olun. Akşam şeker yüklemesi demek, meyve.
Oteli dört beş gün öncesi aramış rezervasyon yaptırmıştım. Ben xxx toker. Tamam görünce adam hatırladı beni.o fiyatta indirim yapamaz mısınız? Yok son fiyat bu.İki gece kalacağım, ödemeyi yaptım. Otel görevlisi ben yardım edeyim dedi bavulu aldı asansörü çağırdı ve üçüncü katta tam asansör karşısındaki odanın kapısını açtı. Tam film sahnesi gibi anlattım hayır yazarken ben o anı tekrar yaşadım. Sanırım yazarken anılarımı yaşananların altını bir kez daha kalın çizgilerle çizmeyi seviyorum.
Bir  anlamı var ya her şeyin, size de anlamı olsun fena mı.
Bavulu açmadan kendimi Ankara’nın sokaklarına vurdum,e tabii karnım açtı. Bildiğim yerde yemeğimi yedim, köprünün sol ayağındaki İskenderun usulü dönerci… bu kere iyi değildi belki akşam geç saat yağlı geldi ve ben gobit severim dürüm çok yağlı yapıyorlar sos denizine batırıp çıkarıyorlar. Mecbur ekmek istedim, ekmeği de ısıtmadan arasına nevaleyi koymuşlar. Patates kızartması o kuruluğu telafi etti biraz. Ekmek derken bütün beyaz ekmek. Yedim valla.
Sonrası tatlı krizim tatlıcıların vitrinlerine yırtıcı kuş misali bakıyorum,en sonunda ufak bir camekanda ne göreyim elmalı kuru pasta. İki tane versene dedim kağıda sardı bir lira dedi. Gözüm doymadı ama dur oğlum dedim. En yakındaki bankta her lokmada dünyanın güzelliğine  inandım.
Balıkçının üstündeki çaycıda yediklerim hazmedeyim diye çay içtim. Karşımdaki adama sucuklu yumurta servis etti garson. Ben çayımdan iki üç yudum alana kadar baktım adam ağzını siliyor tava ekmek sepeti boş, maşallah.
Bu yıl kalın desenli hırkalar moda herhalde, herkes babaannesinin ördükleriyle gezer tarzdaydı.
Uzun boylu fit olursan giyersin tabii kazak zaten bana kaşıntı yapıyor alerjim var giyemiyorum.
Bir filmde görmüştüm kadın sutyenin üstüne kazağı geçirmesin mi? Ben oturduğum yerde kaşındım
Otele geldiğimde tv açtım o ses Türkiye ve paramparça dönüşümlü izledim.
Tatlı bir heyecanla 23 suları başımı yastığa koydum. Mayıstan bu yana görüşemiyoruz doktorumla.
Arkası yarın…
Mehmet toker




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

hormon - sgk - saçlar

SUSTANON GÜNLÜKLERİ - II -

aralık 2. yıl kutlamaları